Gelmiş Geçmiş En Korkunç Bilgisayar Oyunu
Outlast, iddialı bir girişi hakettiği için yukarıdaki başlığı hiç çekinmeden yazdığımı söyleyebilirim. 80'lerde Atari, Commodore; 90'larda Amiga ve PC oyunlarının çoğunu oynamış ve Alone in The Dark ya da Resident Evil:Nemesis'ten bu yana gerçekten başarılı bir korku oyunu fanı için tam bir aranan kan gibi.
Elbette orjinal bilgisayar oyunlarının satın alınmasını destekleyen bir tüketiciyim ancak satın almadan önce bir kalite testi yapmak isterseniz Outlast'ı malum ortamdan çok yüksek seed değerleri ile edinebilirsiniz.
Outlast Nasıl Bir Oyun?
Outlast'ta First Person gözünden bir basın görevlisini yönetiyoruz. Senaryosunun başladığı nokta ise, bir akıl hastanesinde garip işler döndüğünü öğrenmemiz ve potansiyel bir Uğur Dündar haberi baskını yaparak hastane sorumlusunu ifşa etmek suretiyle haber yapmamız ve devlet yetkililerini sağduyuya davet etmeyi amaçlamamız ile başlıyor. Tabii ki oyunun akışı içerisinde senaryo çeşitlenerek bütünlük kazanıyor ve kimin kime haddini öğretip öğretemeyeceğini içeride farketmiş oluyoruz.
Oyunda, popüler FPS'lerden alışkın olduğumuz konu hakkında bilgi veren animasyonlar yok, dolayısıyla hikayeyi oyunun içerisinde aldığınız notlar ve bulduğunuz notları okuyarak takip ediyorsunuz. Ki oyun zaten FPS de değil, survival horror. Yani amacımız yaratıkları öldürmek değil, içerisinde mahsur kaldığımız akıl hastanesinden kaçabilmek. Dolayısıyla tek silahımız saklanabilme yeteneğimiz ve reflekslerimiz.
Oyun içerisinde sık sık saklanmamızı gerektirecek episode'lar mevcut. Oyun hazırlayıcıları ise senaryo bütünlüğü çerçevesinde oyunun akışını ve saklanabileceğimiz yerleri o kadar mükemmek tasarlamışlar ki (dolaplar, yatak altları, kutular ya da herhangi bir cismin arkası gibi), kahramanımızın yüksek nabızlı nefes alış verişleri ve kült olmaya aday müziklerin zamanlaması ile oyun tam anlamıyla sizi korkutmak için hazırlanmış. Attığınız adıma göre duvardaki bir yazıyı (genelde kanla yazıldığı için ürkütüyor) farketmeniz, bir anda kendinizi bir ayinin ortasında bulmanız ya da kafanızı çevirdiğiniz bir yerde daha önce orada olmayan yaratıkların belirmesi gibi durumlarda oyun sizi öyle bir içine hapsediyor ki gerçekten geriliyorsunuz.
Açıkçası oyunu bitirmem aralarla birlikte tam bir günümü aldı, ama oynarken de her ücra köşedeki detaydan keyif alabilmek için gezerek oynadığımı söyleyebilirim. Keşfettiğim kadarıyla oyun içerisinde gizli bir oda ya da bonus episode mevcut değil. Oyun zorluk açısından ise oldukça kolay. Otomatik save noktaları oldukça sık olduğu için nalları diktiğinizde sizi ölmeden önceki oldukça yakın yerlerden başlatıyor. Toplamanız gereken tek item olan piller (elinizde bir kamerayla geziyorsunuz ve kameranın pilleri bir yerden sonra bitiyor) oldukça parlak olarak render edilmişler ve görülmeleri çok kolay oluyor. Yani oynarken item arama çabasına düşmeden oyunun keyfini çıkarabiliyorsunuz.
Spoiler olmaması amacıyla oyunun senaryosu hakkında bir ipucu vermemeye çalışıyorum, ancak oyunu bitirip de senaryosunu tam anlamıyla anlayamayanlar için verebileceğim tek ipucu, oyunun devamının da gelmesinin muhtemel olduğu. En azından oyunun sonunun Outlast 2'ye davetiye çıkardığını söyleyebilirim. Umarım haklı da çıkarım zira Diablo 3 ve Starcraft 2'den bu yana iple çekeceğim başka oyun kalmamıştı :)
Gelmiş Geçmiş En iyi Korku Oyunları (Korku Oyunu Tavsiyesi)
Konusu açılmışken kendi tecrübe ve zevklerime dayanarak gelmiş geçmiş en iyi korku oyunlarını aşağıdaki gibi sıraladım.
1. Outlast
2. Amnesia
3. Phantasmagoria
4. Alone in The Dark
5. FEAR serisi
6. Fatal Frame
7. Left 4 Dead
8. Silent Hill 2
9. Resident Evil Nemesis
10. Doom 3