Hayat pahalılığından ve asıl paranı ticarette olduğundan farkında birisi olarak sabit maaşlı çalışan birisinin birikim yapabilmesinin önündeki asıl engellerin bunlar olmadığını anlatmak için birşeyler yazmak istedim. Eğer siz de ne kadar maaş alıyor olursanız olun, borçlarınızın maaşınızdan fazla olmasından, hiç birikiminiz olmadığından ya da bu düzende bir ev ya da araba sahibi olmanın mümkün olmadığından yakınıyorsanız tüketim felsefesine giriş teşkil etmesi amacıyla bu kısa yazıyı okumanızı tavsiye ederim.
Kapitalizmin ne olduğuna uzun uzun girmeden kitlesel olarak tüm dünyada paranın daha çok para kazandırdığı bir ekonomik model ile yönetildiğimizi zaten biliyorsunuz. O kadar çok paradan bahsediyoruz ki bütün bu ekonominin dönmesi de neredeyse dünyanın dönmesi kadar büyük bir devran. Bütün bu devranın dönmesi ise tek bir şeye bağlı: sizin tüketmeniz. Bütün gördüğünüz reklamlar, size hiç ihtiyacınız olmayan şeylere muhtaç olduğunuzu düşündürmek için vardır. Hatta sosyal medyanın amacı bile insnaların birbirlerinin hayatlarını kıskanarak daha fazla tüketmeleri ve bunu yine birbirlerine gösteriş yapmak için kullanmaları amacıyla vardır. Kaldığınız otelin, çıktığınız tekne turunun, bir haftalık avrupa turunun taksitleri bütün kış poponuzu tırmalayacak, ama instagram'da düşmanları çatlatmış olmak buna değerdi değil mi? O sizin bileceğiniz iş.
Geçmişte satın aldığınız eşyaları, alışveriş yaptığınız internet sitelerinin geçmiş alışverişlerim sayfalarını açarak bir inceleyin, kaçını halen kullanıyorsunuz? Bir de erkenden getirmedi diye kargocuya kızmıştınız, sizin için çok önemliydi ama sahip olduktan sonra önemini kaybetti ve dolabın birinin içinde tozlanıyor. Bu bir kıyafet de olabilir, elektronik alet de, hobi ürünü de. Satın almak ile ilgili bilmeniz gereken acı gerçek şudur: tüm arzu nesneleri siz onu elde edinceye kadar güzeldir. Elde ettiğiniz an zaten size ait olan bir şey size kıymetli gelmekten çıkar, gözünüz hemen yemekten sonraki tatlıya kayar.
İnsanın yaşam beklentisi her zaman maaşının bir fazlasıdır. Yani hani patron iki bin lira zam yapsa her şey yoluna girecek diyorsunuz ya, hiçbir şeyin yoluna gireceği falan yok. Siz yine daha fazla tüketmiş olacaksınız, yine borçlu olacaksınız, yine başka bir şeylere sahip olmak isteyeceksiniz ve paranız yetmeyecek.
2000'li yıllardan önce aile geçincirmiş büyüklerin çok iyi bildikleri bir şey vardır: ayaklarını yorganlarına göre uzatmak. Çünkü o dönemlerde bireysel krediler ve kredi kartları yoktu. Cebinde paran varsa bastırıp alabilirdin bir şeyi, ama aldıktan sonra domates almaya paran kalmazsa da o da senin problemindi. Ama artık kredi kartı var. Para bile vermeden ne isterseniz alabiliyorsunuz, hatta artık şakkadanak eve bile getiriyorlar. Peki kazanmadığınız parayı harcamak ne kadar mantıklı? Bu düpedüz hayata borçlanmaktır.
Lafı daha fazla sündürmeden sabit maaşla para biriktirmenin tek yolunu söyleyeceğim. Hiç keynesçi ekonomi bilmeye falan gerek yok. Bu basit formül hre dönem de çalışır ve asla geçerliliğini yitirmez. Kazandığınızdan daha azını harcayacaksınız. İster asgari ücretle maaş alın, isterseniz ceo olun fark etmez. Maaşınızın yüzdelik olarak belirli bir bölümünü kenara koyacaksınız ve o parayı da unutacaksınız. Döviz mi olur altın mı size kalmış, ama falancanın düğününde de öbürkinin acil ihtiyacında da bu paralara dokunmak yok, varsın küssünler. Zaten bu yatırımın varlığını da sizden ve ailenizden başka kimse bilmemeli. Her şeyinizle hava atın ama bu birikiminiz sır gibi size kalsın.
Son olarak birikim yapabilmek ile zengin olabilmek arasındaki farkı da yazarak yazıyı sonlandırayım. Çok para kazanarak zengin olanları bilemem ama düzenli ortalama bir maaş alarak zengin olmanın yolu, sizin için çalışan birisini bulmaktır. Yukarıda kapitalizmden bahsetmiştim hani, bütün espri de aslında burada. Eğer birikimin olan paranızı sizin için çalıştırabilecek bir yol bulabilirseniz birikim sahibi olmaktan zengin olma aşamasına geçebilirsiniz. Ancak bunun yolunu borsada ya da risk içeren farklı oyunlarda aramak değil bahsettiğim. Bu bir üretim olabilir, ya da bir start-up yatırımı. Bu da dönemsel fırsatları iyi takip etmekten ve doğru anda doğru hamleleri yapabilmekten geçiyor. Okuyucu kendisine birşeyler satmaya çalıştığımı düşünmesin diye bu yazıyı burada sonlandırıyorum. Kafamdakileri olabildiğince rafine bir şekilde toparlamaya çalıştım ve umarım okuyan kim olursa kafasında tasarruf ve yatırım ile ilgili birşeyler belirmiştir.